Şiir | Gizlenmiş 19
Gözlerinin yağmuru iniyor tüm şehre,
Kir, pas toplanıyor, insan kusuyor toprak
Işık dolu nefesin, ayırıyor seni var olan her şeyden
Tırnaklarına asılı kalmış gökyüzü
Yeniden bitiyor lale gibi.
Aşk kalbimin sana bağırmasıdır,
Var olan ıslak veya kuru
Her şeyin yanmasıdır karşında.
Yüzün güneşin sessizliği kadar beyaz,
Gölgende uyanmak isterdim,
Telaşımı unutup, sıcaklığında kaybolmak,
Bedenimin taşralığını göğüslerinle narinleştirdin.
Sonra sabahları geç uyanır oldum,
Bir şey, hem kesatlaştırıyor uykumu,
Hem hemen uyutuyor beni,
Ekseri yüzünü göremediğim günler
Daha çok yorgunum.
Her yaşında güzelleştiğine şahidim,
Gözlerimden tenin(!) püskürse bu kadar mutlu olamazdım,
Bulutları onca, bunca nesneye benzetmek duradursun
Sen benzemezsin hiç kimseye.
Ah! Sevimsiz rüzgar yine yokluğunu taşıyor,
Tüm kara parçaları ağlaşıyor, duyuyorum
Oysa daha ertesi gün yüzüme çarpacaksın
Biliyorum, kalan sabrımı özlemine dağıtıyorum
Buz gibi çarparsan uyanırım günü tam ortasından
Bıçaklayarak.
Her bir saç telinden ayrı bir nahiflik yükselir
Sana verilmiş sözü tutamazsam
Yazık olur yüreğime
Yüreğim eğer hatırlarsan, tüm kirlerinden sende arınmıştı.
Tüm ormanlar yanmışçasına hararet!
O beyazlığı nasıl saklarsın kendine
ellerinden(!) tutup, salıncak kurmak isterdim
Sonra sallanarak sana varmak.
Gece emekleyerek geldi gökyüzüne,
Sen gökten indin!
Ruhunun oluşması sırasında
Evren var oldu.
Büyük sözler söyleyip de pişman olurum hep,
Varsın olayım, dünya tek değil senin aksine.
Göz kapaklarının vücuduma değmesini düşünüyorum,
Gözlerin yağmur bulutu, kapakların kar tozu.